18 Aralık 2016 Pazar

Ghost In The Shell



GHOST IN THE SHELL



Hani bir tabir vardır; “çok az kişi tarafından bilinen şaheser eser” diye. İşte bu anime tam olarak öyle bir durumda. Anime ya da bilim-kurgu hayranları izlemiş olabilir fakat şöyle bir gerçek var ki; Matrix kadar dünya çapında sansasyonel etki yaratabilmiş değil. Oysa Matrix filminin oluşmasında Matrix’in ve bir çok bilim-kurgu filminin ata babası niteliğinde felsefi boyuta sahiptir. Bu anime arkasında o kadar çok kapı bırakmıştır ki hala bu kapıları kullanan senaristlerin olduğu su götürmez bir gerçek.


Şimdi biraz bu animasyon filminin konusundan barındırdığı felsefik altyapısından bahsedelim;

Tam olarak yıl 2029 (hala o yıllarda değiliz ama 1995 yapımı bir filme göre 2029 dünyasının nasıl olabileceği çok güzel işlenmiş. Belki 2129 olsa zaman ve robot teknolojisinin ilerleyip aldığı büyüme daha etkili olacakmış). Teknoloji oldukça gelişmiş bir durumda ve insanlar, robotlar, hem insan hem robot olan varlıklar bir çeşit sanal ağ ile birbirine bağlı durumda. Sanal zeka bilim kurgu filmlerinin hemen hepsinde olduğu gibi artık insan zekasının ötesinde çalışmakta. (zaten bütün bilim kurgu filmlerinde de bizi korkutan bu değil mi? – makineler çıldıracak ve dünyayı ele geçirecek korkusu – aslında bu bilinmezlik korkusu – bir filmde şöyle diyordu “ insan, anlayamadığı şeyden korkar.”) bu dünyada insanlar ile robotları bir birinden ayırt eden özellik onların “hayaletleri”. Yani ruhları diyebiliriz ama film baştan sona kadar buna hayalet diyor. İşte bu hayalete sahip her şey, tamimiyle robot bile olsa insan kabul ediliyor ve insanların tabi olduğu kanun ve hükümlere göre ele alınıp değer veriliyor. Fakat filmin konusunu ve felsefesini yüksek seviyeye çıkaran olay bazı hackerların bu insanlara has hayaletlere ulaşıp, onların anılarını değiştirebilme, silme, farklı anılar yükleyip yönlendirebilme kabiliyetine sahip. İşte burada da insana ait olduğu düşünülen tüm tanımlamalar ortalığı karıştırmaya başlıyor. Yani insana ait kabul edilen şeyler belirsizlik kazınıyor. Bu dünyada bunların olmasını engelleyen, düzeni korumaya çalışan bir kaç grup ajan kümesi vardır. İstedikleri yere ışınlanabilme yetenekleri var sanal ağ ortamından faydalanıp.



2501 proje isminde bir ajan Japon dış işleri tarafından üretilmiştir ve bu sanal ortamlar üzerinde dilediği gibi hareket edebilmektedir. Tam bir sanal ortam ajanıdır fakat bir bedeni yoktur. Kendi bilinci arttıkca, öğrenme ve algılama gücü geliştikçe kendisini insandan daha farklı görmeye daha üstün görmeye başlar ve bir beden arama faaliyetine geçer. Bunu idrak etmeye başlayan (tam anlamıyla değil tabi) japon dış işleri projeyi sonlandırmak ister. Hatta buna “yok edilmeli” diye tabir koyabiliriz çünkü bu anlaşılmaz durumdan oldukça korkmaya başlarlar. Proje 2501 artık kendisine isim bile vermiştir. “kukla oynatıcısı”.



9.birim adıyla bilinen seçkin kişilerden oluşan bir ekip kukla oynatıcısını durdurmak üzere göreve getirilir. Bu birimin vucutları tamamen yada kısmen sibernetik organlardan oluşan ve hasar gördüklerinde sürekli yenilenen yapıya sahiptir. Birimin en yetenekli ajanı ise Motogo Kusanagi’dir. İşte bu ajanımız kukla oynatıcısının peşine düştüğünde kendi tanımlamalarının ve bilinçlerininde peşine düşmüş olacak hatta bir noktadan sonra insanlığın da aslında tanımını sorgulamaya başlayacaklardır.


Ekstra bilgiler :
·         1995 yapımı bu film 83 dakikalık bir animedir.
·         2004 yılında devam filmi yapılmış (Ghost In The Shell:Innocence) Cannes film festivalinde Altın palmiye adayı olmuştur.
·         Japonya ile birlikte aynı anda İngiltere ve Amerika’da da gösterime giren ilk anime filmidir.
·         Animenin müzikal yolculuğunu Kenji Kawai yapmıştır. Bence harika yapmıştır.
·         Matrix vari bir çok filmin ata babasıdır. 





OFFICIAL FRAGMAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder